Zen Zihni, Zen ustaları tarafından sizi kendinize geri getirmek ve sözcüklerin ötesine ulaştırmak için kullanılan bilmecemsi terimlerden bir tanesidir.

 

"Kendi zihnimin ne olduğunu biliyorum" dersiniz, fakat Zen zihni nedir? Ardından kendinize sormaya başlarsınız: "İyi ama gerçekten kendi zihnimin ne olduğunu biliyor muyum?" Ve eğer, zihninizin ne olduğunu anlamak ya da onun bulunduğu yeri bulup bulamayacağınızı görmek için hareketsizce bir yere oturmayı denerseniz, o zaman Zen çalışmaya, sınırlanmamış zihninizi keşfetmeye başlarsınız.

 

Bu ilk soruşturmanın saflığı, yalnızca ne olduğunuzu sormak, Başlangıç Zihni`dir. Zen çalışmasının her aşamasında başlangıç zihni gereklidir. Bu açık bir zihin, hem şüpheyi, hem olasılıkları içeren bir tutum ve olayları daima taze ve yeni olarak görme yeteneğidir.

 

 

 

 

Size Zen Budizmi ve Anlık Farkındalık konulu bu kitabı sunmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu kitapta, Zen Budizm’inin öğretileriyle anlık farkındalığın gücünü bir araya getirerek, içsel huzur ve bilinçli bir yaşam için rehberlik etmeyi amaçladım.
 
Zen Budizmi, binlerce yıldır süregelen bir öğreti ve pratik geleneğidir. Farkındalığın, kabullenmenin ve şimdiki anın değerinin vurgulandığı bu öğreti, insanların içsel doğalarını keşfetmelerine ve derin bir anlayışa ulaşmalarına yardımcı olur. Zen pratiği, meditasyon, sessizlik ve Zazen (oturarak meditasyon) gibi araçlarla zihnin sakinleşmesini ve gerçekliğin doğal akışına uyum sağlanmasını hedefler.
 
Anlık farkındalık ise bu içsel yolculukta büyük bir öneme sahiptir. Şimdiki anın farkına varmak, zihnimizin dağınıklığından arınarak, tam olarak burada ve şu anda olma yeteneğimizi geliştirir. Anlık farkındalık, bize gerçek huzur ve mutluluğun içimizde bulunabileceğini hatırlatır ve yaşamın her anında derin bir tatmin duygusuyla var olmayı sağlar.
 
Bu kitapta, Zen Budizmi ve anlık farkındalık kavramlarını çeşitli konularla ilişkilendirerek ele alacağız. İnsan haklarından toplumsal cinsiyete, çocuk haklarından barışa, eşitlikten sosyal adalet ve daha birçok önemli konuyu inceleyeceğiz. Her bir başlıkta, Zen öğretilerini ve anlık farkındalığın gücünü kullanarak derinlemesine bir anlayış geliştirmeyi hedefledim.
 
Bu kitap, sadece bilgi aktarımı yapmakla kalmayıp, aynı zamanda sizleri içsel bir yolculuğa çıkarmayı da amaçlıyor. Kendinizi daha derinlemesine keşfetmek, içsel huzurunuzu bulmak ve yaşamınızı daha bilinçli bir şekilde yönlendirmek için bu kitaptaki pratik egzersizleri deneyebilirsiniz.

 

 

 

 

'Zen konusunda Türk okuruna sunulan bu ilk kitap yalnız Uzakdoğu gizemciliğiyle ilgilenenlere değil, ruhbilimle, eğitimle, yaratıcı düşüncenin ve sanatların her türlüsüyle, özellikle yaşam sanatı'yla ilgilenenlere de bir şeyler söyleyebilir.'

 

Nasıl güçlü adalelere sahip olmak için beden egzersizleri yapmaya, bıçağın her zaman keskin kalması için sürekli bilinmesine gerek varsa, güçlü bir bilince sahip olmak da bilinci uyanık kalmaya alıştırmakla olabiliyor.

 

İşte Zen, bilincimizi keskinleştirmek, bizi uyandırmak, duyguların girebilmesi için gönlümüzde bir aralanma yapmak için elinden ne geliyorsa yapıyor.

 

 

 

 

Bu önemli kitapta, Osho bütün yolların ötesine, bütün uygulamaların ötesine, bütün birikmiş bilgeliğin ötesine işaret eder. Gerçek özgürleşmenin yolunu gösterir ve bu kişinin geleneksel olarak düşündüğü yerde değildir.

 

Zen ustası Kakuan’ın On Boğasından, Osho saadet dolu boşluğa giden yolu, sadece hayatı bütünüyle yaşamak için eve dönmeyi gösterir.
 
“Nadir bulunur mistik bir yolculuğa çıkıyoruz. Zen’in On Boğası, insan bilincinin tarihinde ender bulunur bir şeydir. Hakikat birçok yoldan ifade edilmiştir ve her ne yaparsan yap her zaman ifade edilmemiş olarak kalır. Onu nasıl ifade edersen et, ondan sıyrılır; onun ifade edilmesi güçtür. O basitçe tanımlamadan kaçar. Onun için kullandığın kelimeler onu içeremez.

 

Ve onu kelimelerle ifade ettiğin an aniden hayal kırıklığına uğrarsın, sanki esas olan geride bırakılmış ve sadece esas olmayan şey ifade edilmiş gibidir. Zen’in On Boğası ifade edilemeyeni ifade etmek için bir çabadır.”

 

 

 

 

 

Zen, 6. yüzyılda Çin’de ortaya çıkan Budist felsefi bir akımdır. Bu öğreti, Budizm’in özüne dair derin bir anlayışı ve özgün bir pratik deneyimi vurgular. Zen, zihinsel sessizlik, meditasyon ve içsel farkındalık aracılığıyla gerçeği doğrudan deneyimlemeye odaklanır.

 

Bu deneyim, sözcüklerin ötesinde, zihinsel etiketlemelerin ötesinde ve düşüncelerin ötesinde gerçekleşir.

 
Zen felsefesinin temel prensibi, doğrudan deneyimleme yoluyla gerçeğe erişim sağlamaktır. Bu prensip, zihnin sınırlamalarından kurtulmak ve zihinsel etiketlemelerin ötesinde saf farkındalığa ulaşmak anlamına gelir. Zen uygulayıcıları, meditasyon ve zazen adı verilen oturarak meditasyon yoluyla zihni sakinleştirir ve derin bir içsel sessizlik haline ulaşır.

 

Bu sessizlikte, düşüncelerin gürültüsünden arınır ve saf farkındalık haliyle birlikte mevcut anın tadını çıkarır.

 
Zen felsefesi, anlamı yakalamak için kelimeleri aşmayı öğretir. Çünkü dilin sınırları, gerçeğin derinliğini ifade etmekte yetersiz kalır. Zen ustaları, zihnin sınırlayıcı yapısını aşmak ve doğrudan deneyimleme yoluyla gerçeği hissetmek için sıklıkla paradokslar ve zekice sorular kullanır.

 

Bu yaklaşım, zihni alışılmış kalıpların dışına çıkarmayı ve sıradan düşüncelerin ötesinde derin bir farkındalıkla varoluşun temel gerçekliğini deneyimlemeyi amaçlar.

 
Zen felsefesinin etkisi, sadece meditasyon yapan rahipler ve keşişler arasında sınırlı kalmamıştır. Sanat, zanaat, bahçecilik ve diğer günlük etkinliklerde de kendini gösterir.

 

Zen bahçeleri, minimalizm ve doğanın yansımasıyla tasarlanırken, çay seremonisi ritüelleri, konsantrasyon ve içsel huzuru teşvik eder. Sanat eserleri, soyut formlar ve boşluk kullanımıyla birlikte, Zen’in içsel deneyimine işaret eder.

 

 

 

 

 

Dharma Sanskrit dilinde birçok anlamı olan bir sözcük; içsel çağrı, içinizdeki ses, kim olduğunuzun özü ve ifadesi…

 

Bu çağrıyı anlar, içinizdeki sese nasıl karşılık vereceğinizi bilirseniz dharmanızı, yani özünüzü bulursunuz ve ifade edersiniz. Dharmanızda olduğunuzda kendinizi güvende, yaratıcı, huzurlu, mutlu hissedersiniz ve amacınız doğrultusunda ilerlersiniz.
 
Michelangelo, bir heykelin zaten mermer kütlesinin içinde yer aldığını, heykelin ortaya çıkması için yapılması gerekenin mermerdeki fazlalıkları atmak olduğunu söylemişti. Dharmanız için de aynı şey geçerlidir; fazlalıkları atmak...

 

Bu da özünüzün derinlere gömülmesine neden olan önyargılarınızı, başkalarının önceliklerini, beklentilerini ve yargılarını bir kenara bırakmanız demektir. Hint asıllı Amerikalı yazar, Harvard Tıp Fakültesi misafir öğretim üyesi Suneel Gupta bunu nasıl yapabileceğinizi çok ilginç hikâyeler eşliğinde anlatıyor.
 
"Birçoğumuzun kendimizi kaybolmuş hissettiği bir dünyada Suneel Gupta ihtiyacımız olan rehberdir. Doğu bilgeliğinden ve çağdaş bilimden yararlanarak, içsel çağrımızı günlük eylemlerimizle uyumlu hale getirmek için pratik stratejiler sunuyor. Güçlü bir kitap, vazgeçilmez bir kaynak.”
— Daniel H. Pink, New York Times çoksatan yazarı
 

"Bu kitap şu anda hepimizin ihtiyacı olan bir tür reset düğmesi. Eğer kendinizi bunalmış, sıkışmış veya boşlukta hissediyorsanız sizi ateşleyecek kıvılcımınızı yeniden bulmanın anahtarıdır. Tüm samimiyetimle tavsiye ederim."
— Reid Hoffman, LinkedIn Kurucu Ortağı

 

  

---

Yorumlar - Yorum Yaz

---